Affedersiniz, Jokerinizi alabilir miyim?
Kitaplar çok eski
ve hiç eksilmeyen tutkum ve bu çok uzun
soluklu özel merakımın içinde kitap araştırmanın ve keşfetmenin önemli yeri vardır. Son keşfim olan İskambil
Kağıtların Esrarı romanı hakkında yazıyorum bugün.
11 Eylül 2017
tarihinde , henüz oku(ya )madığım bir kitabın peşine düşmüştüm yine…
Kullanılmış kitaplar ilgi alanımda oldukları için, öncellikle, ikinci ellerini bulursam onları almayı tercih
ederim, Fersude Sahafından( İzmir) kitabı
sipariş etmek üzereyken, tek kitap satın almak istemediğim için, sanal sahafta
gezinti yapmaya devam etmiştim, İskambil Kâğıtlarının Esrarı ismi gözüme takılana kadar, daha
önce bu kitabı duymamıştım, isim hoşuma
gidince, içimde bir ses “işte bu” demişti,
hiç tereddüt etmeden ossaat kitabı satın almıştım, çünkü kendime böyle
sürprizler yapmaya bayılırım.
Kitabı satın aldıktan sonra yazarı
kim olduğunu merak edip bakmıştım, çünkü
Jostein Gaarder ismi de tanıdık gelmemişti. Küçük araştırma sonucunda,
şimdi her şey çok kolaylaştı, yazarı anımsayamadığımı, fakat yazmış olduğu Sofie'nin
Dünyası romanını çok duyduğumu ve hatta anlayamayacağımdan korktuğum için
okuyamayacağımdan hayıflandığım bir felsefi roman olduğunu çok iyi
biliyordum ve bundan dolayı kendime hazırlamış olduğum sürprizden memnun kalacağımdan şüphelendiğimi itiraf
ediyorum. Suçlayacak birisi mi var? Çok eğleniyorum yazarken:) Hatta, keşke
Yazarın kim olduğunu daha önce baksaydım diye kendi kendime kızmıştım, öğrenmiş
olsaydım, kitabı edinemezdim sanırım…
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir,
sözünü severim, romanı okumaktan müthiş keyif aldığımı söylemeliyim,
hiç şüphelendiğim gibi çıkmadı ve 9 Ekim 2017 tarihinde devrettim. Jostein
Gaarder, benim saygımı fazlasıyla kazanmış oldu…
Yazarın hayatı
hakkında edindiğim kısa bilgileri
paylaşıyorum. Jostein Gaarder (d. 8 Ağustos 1952; Oslo), Norveçli yazar.
Annesi, Inger Margrethe Gaarder öğretmendi ve çocuk kitapları yazarıydı.
Babası, Knut Gaarder Oslo'da kolej müdürlüğü yapıyordu. Jostein Gaarder 1971'te
Oslo Кatedral Okulu'nu bitirdi. 1974'te evlendi. 1976 ve 1983 yıllarında iki
oğlu oldu. 1976'da Oslo Üniversitesi'nde İskandinav dilleri (Norveççe), düşünce
tarihi ve dinler tarihinden lisans eğitimini tamamladı.1981'de Ailece Bergen'e
yerleşti ve Fana Koleji'nde on yıl boyunca felsefe ve edebiyat öğretmenliği yaptı.
1991'de tekrar doğdu şehir Oslo’ya döndü ve tüm zamanını kitap yazmaya ayırdı.
Jostein
Gaarder’ın bu kadar genç olduğuna şaşırmıştım doğrusu, ben Sofie’nin Dünyası
Yazarının hep 19.Yüzyıla ait olduğunu düşünmüştüm nedense…
Bu kadar uzun
girizgahtan sonra , biraz romandan söz edeyim, İskambil Kağıtların Esrarı, 1990 yılında yayımlanmış ve çok emin
olmamakla beraber Jostein Gaarder’ın ilk romanıdır.
İskambil
kağıtların, mor gazozun , büyülü adanın öyküsü bir aile geçmişiyle birleştirilerek harika bir roman çıkmış ortaya ve son sayfasını devrettikten sonra, kendime
sorduğum ilk soru; Neden bu romanı daha önce okumadım?
Roman,
12 yaşındaki Hans Thomas ve babası, Norveç'ten, felsefenin doğuş yeri olan
Yunanistan'a, bir çok yıl önce onları terk eden Hans Thomas'ın annesini aramak
için araba gezisine çıkmalarıyla başlıyor. Yolda, Hans Thomas, gizemli minyatür
bir kitap bulur ; 1842'de batmış bir geminin ve iskambil destesinin hayata geçirildiği garip bir adada anlatılan
muhteşem anılar. Böylece bir hikaye içinde, bir hikaye okudum
ve anlatımı çok başarılı buldum.
Masal, hayal, gerçek, hayatın
anlamı, genel felsefi kavramlar bir çocuğun adından heyecanla anlatılıyor, çünkü anca bir çocuk varsa bence heyecanın dozu arttırılabiliyor. Tuhaf
bir cümle oldu, bu incelemelerimi sadece ben anlıyorum gibime geliyor, sonuçta
ben öncellikle zaten kendim için yazıyorum…Neden paylaşıyorum mu ? Belki benim
gibi birileri vardır ve bilgi edinmek isterler diye… Gülüyorum… Ben öğrendim
her şeyi, insanlarla paylaşmayı severim.
Bizim kuşak, 70.
Yıllar kuşağı, iskambil kağıtlarıyla
daha çok oynuyordu sanki, ya da bana mı öyle geliyor!? Gençliğimde iskambil kağıtları hayatımın önemli bir parçasıydı. Üniversite yıllarımda misal çok kağıt oyunu oynardık, o zamanlar internet yok, kapalı demirperde bir ülke olan
Bulgaristan’da eğlenceler kısıtlıydı ve yardıma kağıt oyunları geliyordu. İyi
bir briç oyuncusuydum ve bazan yalnız kaldığımda kendime kağıt falı bakardım…O yüzden kitabın ismini
görünce içimde çok çok eski anılar canlandı, çünkü neredeyse Türkiye’ye ayak
bastığımdan( 1989 yılı) bu yana, iskambil kağıdı hemen hemen hiç oynamadım.
İskambil kağıtları, ben onlara kart diyorum, benim için nostaljik bir anıdan
ibarettir.
Her konuda
öğrenme meraklısı olduğum için, iskambil kağıtlarını kim buldu, nereden geliyor
tarihleri hakkında netten biraz bilgi edindim ve çok kısa paylaşıyorum; Oyun kartlarının nerede ve
ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor. 7. ve 10. yüzyıllar arasında
Çin’de ortaya çıktığı ve ve 13. yüzyılda
Marco Polo tarafından Avrupa’ya getirildiği tahmin ediliyor 14.yüzyıl
Fransa'sında bugünkü şekillerle beraber oynandığı kesin ispatlanmış vaziyette.
Tekrar kitaba dönecek olursam,
öylesine basit fakat çarpıcı fikirlerle
karşılaştım ki daha önce neden onları fark edemediğimi çözemedim.
"Astronotlar, üzerinde yaşam olan başka bir gezegen keşfetse, herkes
müthiş şaşırır, yer yerinden oynar. Ama kendi gezegenlerinin varlığı hiç de
şaşırtmıyor onları." diyor Hans Thomas’a babası ve devam ediyor,
" Hayatımız aslında hayret verici bir masaldan farkı yok, diye düşünüyordum. Buna rağmen çoğu insan dünyayı gayet "normal" buluyor. Ve bunu dengelemek için, normal olmayan bir şeyler arıyor hep, Marslılar gibi. Çünkü dünya onlara hiç de bir bulmaca gibi görünmüyor. Oysa benim durumum çok farklıydı. Ben dünyayı garip bir rüya sayıyordum ve bu rüyanın ne anlama geldiğini bulmak için akla uygun bir açıklama aramaktaydım."
Hayatın anlamını ve en esrarengiz yanı bu dünyanın nasıl var olduğunu, yaşadığımız kürenin ne kadar anlaşıl(a)maz olduğunu anlamaya çalışan bir baba, kesinlikle farklı birisi, tıpkı bir destedeki farklı olan Jokerler gibi; “ne sinektir, ne karo, ne kupa ne de maça. Her şeyin dışındadır, ötekilerle aynı yere ait değildir.” O yüzden bu sıra dışı babanın, büyükçe bir çekmece dolusu, Joker koleksiyonu var ve iskambil kağıtları oynayan bir grup gördüğünde, tanımasa da, Joker toplama tutkusuna yenik düşerek bu soruyla onlara yaklaşıyor; “Affedersiniz, Jokerinizi alabilir miyim?”
Hikaye ilerledikçe varlık temaları, Tanrı'nın dünyadaki rolü, kader ve yaşamanın sevinci ya da dünyanın güzelliği her iki hikayede de çınlıyor ve ben felsefi bir kitabın bu kadar kolay okunabileceğime şaşırıyordum…
Siz hiç bir
destede kartların rakamlarını topladınız mı ? Ben hiç toplamamıştım
doğrusu. Resimli kartları, resimsiz kartlara ilave ederek 11,12 ve 13 diye
sayarsak 52 kartın toplamı tam tamına 364 yapıyor + 1 Joker etti size 365. Bir yılın günleri…
Peki iskambil
renkleri kaç? Dört- Maça, Kupa, Karo Sinek
Bir yılın mevsimleri kadar
Peki destedeki 52 kart, Bir yılın haftası kadardır 52 .
Bu basit gerçeği,
romanı okumadan önce hiç fark etmemiştim.
İskambil renkleri
konusunda az çok bilgim vardı yine de bilmeyenler için Jostein Gaarder’ın
tanımına yer veriyorum;
“Karolar; Gümüş renkli saçları ve mavi gözleri
Sinekler ; Kahverengi saçları, esmer tenli ve ve
kahverengi gözleri
Kupalar; Sarı saçları ve yeşil gözleri
Maçalar ; Siyah saçlar ve kapkara gözler.”
İstediğim tüm cevapları alamamış olsam bile, eğlenceli ve gizemli bir kitap okur macerasıydı. Seyahat etmeyi herkes okumaktan keyif alır bence, çünkü kitapla birlikte pek çok yere gidiyorsunuz…Ben mesela Arendal diye şirin bir kasaba keşfettim. Norveç, görmek istediğim ülkeler listesinin ilk sıralarındadır ve kısmet olursa ve Norveç’e yolum düşerse, Arendal’ı da görmek isterim…1990 yılında, kitabın yazıldığı yıl, Dünyanın en uzun Karayolu Tüneli St.- Gotthard olduğunu da öğrendim, yaklaşık 17 km , bugün için artık , Dünyanın üçüncü büyük Tüneli …İlkini de öğrendim 24,5 km uzunluğunda ve çok ilginç coğrafyada… Gaarder bunu tahmin etmiş miydi acaba ? Merak edenler kolayca öğrenebilirler…
Türkiye'nin yapımı
tamamlanan en uzun tüneli Ovit Dağı'nda bulunan, Ovit Tüneli'dir. Bu tünel,
Rize ve Erzurum arasındaki karayol üzerinde yer alır. İkizdere- İspir mevkiinde
bulunan Ovit Tüneli, toplam 14.346 metre uzunluğa sahiptir.
Uzattım, fakat son
bir konuya değinmek istiyorum. Kitabın Karo Ası bölümüne…
Bundan birkaç yıl
önce oğluma sorduğum bir soru; Oedipus kim? ve olumsuz cevabı sonrasında, bu
soruyu pek çok kişiye sordum ve hayretler içerisinde, pek çok olumsuz cevap ile
karşılaştım. Beni en çok etkileyen trajedilerden birisidir Oedipus ve
romanın Karo Ası bölümünde, baba oğluna
bu trajediyi anlatıyor.
" Her zaman
yeni fikirler çıkıyor ortaya. Hiçbir konu tekrarlanmıyor, hiçbir beste
iki kez yapılmıyor..." diyor Gaarder ve ben bu sözlerle uzun incelememi noktalıyorum.
13 Aralık 2017
Bursa