9 Şubat 2013 Cumartesi

ZORBA - NİKOS KAZANCAKİS


                                                                   


  
" Okuyorum biteviye…” bu sözler çıkıverdi dimağımdan , ZORBA romanını okurken. Bir yerlerde okumuş ve aklımda kalıvermişlerdi… Biteviye, sözcüğünü daha önce hiç duymamıştım, fakat hoşuma gittiği için, yeni olduğundan belki, unutamamışım.Hem yeni sözcükler keşfetmeye bayılırım…
” Okuyorum biteviye…” Bu cümleyi şöyle yorumlamıştım; okumaktan zevk almıyorum, fakat , yarım bırakmak istemediğim için, kitabı, hikayeyi, metni vs. bir an önce bitsin diye okuyorum.
Biteviye, bitirmekle, nihayetlendirmekle bağlantılı bir söz olduğunu sanmıştım.
ZORBA romanını, okumaktan keyif alamadım, yarım kalmasını istemediğim için devrettim. Biteviye okudum…Biteviye, sözünü ilk kez kullanıyorum ve hiç lügata bakmadığımı frak ettim. Sözcüğün gerçek anlamını öğrenince, güldüm, bazen, tanımadığım sözcüklere, kendim, mana uydurduğum oluyor. Velhasılıkelam, biteviye - tekdüze, monoton, sıradan, anlamına geldiğini öğrendim.
Biteviye sözcüğü, ZORBA romanının okuma serüvenimin tam olarak karşılığı oldu. Roman uzun zamandır okuma listemde yer alıyordu, hakkında pek çok methiyeler duymuş ve okumuştum, fakat ne yazık ki ben kitabı okumaktan keyif alamadım, hiç heyecan duymadım.
Bir roman beni ne zaman heyecanlandırır? Romanı elime almak için sabırsızlandığımda, gelişen olayları merak ettiğimde …
Romanlar, bana göre tabii ki, ya çok güzel, gerçeğe yakın kurgulanmalı, ya da hakikaten yaşanmış olayları anlatmalı…Kandırılmayı sevmem. Romanların içine girmeyi, kahramanlarla tanışmayı, onları anlamayı ve en önemlisi, inanmayı seviyorum, işte o zaman bir romanı okumaktan haz alıyorum.
Zorba romanının, ana kahramanı, altmış beş yaşlarında olan Aleksi Zorba, bana çok zorlanmış bir karakter geldi, hiç inandırıcı değildi. Yazar, hayatın anlamını sorgulayarak, kendi felsefesini ortaya koyarak , bir ihtiyar bilge yaratmaya çalışmış, ancak ben inanamadım...
Kitap beylik sözlerle dolu, okunması oldukça kolay, ancak nedense bu sefer bu sözleri okumaktan sıkıldım… Bir romanda, güzel sözler okumak hoşuma gider, hatta onları alıntılarım, not ederim, romanın kurgusu içinde örülmüş bu sözlerle karşılaşmayı severim, ancak sözler hikayede yaşanan olayları desteklemiş olması gerekir.

Nikos Kazancakis, beylik sözlerinden oluşan bir roman yazmış adeta,misal her sayfada aşağıda verdiğim örnekler bulunur;
" Aşk, belki yeryüzündeki en kuvvetli sevinçtir"
 
" Kendini kurtarmanın tek yolu başkalarını kurtarmak için çabalamaktadır"

" Bu dünyanın birçok zevkleri vardır; Kadınlar, meyveler ve düşünceler." Bir erkek bakış açısıyla…Yazar, kadınları “dişi domuzlar", “ paraya tapan şeytanlar” ve erkeklerin zevki için yaratılmış olmalarını o kadar yoğun anlatmış ki, midem bulandı zaman zaman.

"İnsan olmak özgürlük demektir"

" Ben ölünce hepsi ölür."

" Bir mutluluğu yaşarken onu kavramamız zordur; ancak o geçip de arkamızabaktığımız zaman, birdenbire biraz da hayranlıkla, ne kadar mutlu olduğumuzu anlarız."

" Sanat, gerçekte bir büyü oyunudur. İçimizde pusuya yatmış, karanlık güçler oturmaktadır;öldürmek, yıkmak, öç almak, saldırmak için her zalimce davranışımızda, sanat tatlı flütüyle gelip bizi kurtarıyor"

" Namussuz kadınların müthişbir burunları olduğunu ve hangi erkeğin kendilerine hasretlik çektiğinin, hangisinin ise nefret ettiğinin, hemen kokusunu aldıklarını söylemek istiyorum"

ZORBA’nın son sayfayı kapattıktan sonra, aklıma, Ömer Hayyam'ın bir rubayesini düştü;
hayyam! eğerşaraptan mest olmuş isen mutlu ol.
bir ay yüzlü ile oturmuş isen mutlu ol.
madem ki dünya işinin sonu yokluktur.
farz et ki yoksun ama madem varsın mutlu ol.
Kazancakis'in romanın özeti bu dörtlükten ibaret, bana kalırsa.

Adaçayı, nane, günnük ve kekik kokan Girit adası fonunda bu dörtlüğün felsefesini, işlemeye çalışmış bir roman.

Romanda, ben en çok Girit adasını sevdim.

 

2 yorum:

  1. Bu kadar dolu bir kitaba gösterilebilecek en sığ yaklaşımdı bu, tebrik ederim. Şu incelemeyi okuyan biri, Bukowski'nin "az önce aldığım altılı paket biramı yudumlarken kadın geldi, hemen dudaklarına sarıldım, içtik seviştik güzelleştik sonra da uyuduk" tekdüze hikayeleri gibi bir şey canlandırır gözünde ama hem edebi açıdan hem de felsefi olarak kıyaslanamazlar bile.

    YanıtlaSil
  2. Icindeki kisi isimlerinden bahsetseniz biraz

    YanıtlaSil