22 Mayıs 2024 Çarşamba

En Uzağından Unutuşun

Nobel edebiyat ödülü benim önemsediğim bir ödüldür, şu ana kadar okuduğum tüm bu ödülü alan yazarlar , benliğimde iz bırakmışlardır. Bu nedenle, kitap okur maceramda mutlaka bu ödüle layık görülen yazarları tanımak için kendime fırsatlar yaratıyorum. Yeri gelmişken, burada küçük bir bilgiye yer vermek istiyorum; Nobel edebiyat ödülü 1901 yılından itibaren günümüze kadar her yıl,1940-41-42 ve 43 yılları hariç, sahipleriyle buluşuyor, bu gün için, yüz on bir ( 111 ) Nobel ödüllü yazarı var demek oluyor. Güzel bir rakam olduğu için satırlarımı okuyanlarla paylaşmak istedim, böyle küçük istatistik bilgeleri öğrenmekten ben keyif alıyorum. İtiraf ediyorum ki Modiano ismini, 2014 yılında bu ödülü aldığında, ilk kez duymuştum ve sonrasında doğal olarak okumak istediklerimin arasında yerini almıştı. Ülkemizde, yanılmıyorsam altı romanı tercüme edilmiş ve ben Yazarla tanışmak için tercihimi, Tahsin Yücel’in çevirisinden yana kullandım.

Daha önce bu durumdan söz etmiş miydim bilmiyorum, fakat romanı okurken Paris’i görme ihtiyacı duydum yine. Romanla birlikte, kendimi eski, siyah beyaz Fransız filmleri içinde buldum ve Paris hissi sardı benliğimi. Her birkaç sayfada okuduğum metnin içinde olmayan bir şey sanki yeniden düzenlenecekmiş gibi, bir tür uyanış rüyası içine düştüğümü hissettim, tam olarak tarif edemedim, arada sanki sis örtüsü içinde takip ettim hikayeyi ve dolayısıyla benim için İlginç bir okuma serüveni oldu.

Kitabın konusuna gelince , uzun zaman önce yaşanan bir aşkın yansıması anlatılıyor. İsimsiz anlatıcı ( ya da ben fark edemedim ismi varsa ) eski kitaplar satan bir genç, Jacqueline ve Gerard Van Bever çifti ile arkadaş oluyor, hikaye böyle başlıyor. Sonrasında, amaçsızca yaşanan hayatlar, zorunluk ve ya tercihe göre ebeveynlerle kopuk ilişkiler, yaşadıkları topluma yabancılaşmış, yalnız insanları ve farklı ümitlerini okuyoruz.

Hüzünlü bir hikaye aslında ve aklıma ilk gelen sahne, hırsızlıkla ilgili olan, çok duygulandım okurken...

En uzağından Unutuşun, bana çok okumak istediğim, fakat defalarca okuma teşebbüsünde bulunduğum halde, çevirisinden sanırım, bir türlü okuyamadığım ve sonunda filmini izlediğim, Muhteşem Getsbi'yi hatırlattı.

Paris'e hiç gitmedim ve romanda anlatılan,Tournelle Rıhtımı, Saint-Micheal Bulvarı, Odeon Postanesi,Dante Sokağı, Saint Germain Bulvarı, Porte de la Muette vb mekanları hayalimde filmlerden izlediğim kadarıyla canlandırdım, hepsi yanlış canlandırma tabii ki, gerçeği ile alakası olmayan siyah beyaz kareler...

Kitabı okuduğum sürece aklımda çalan şarkı Teoman'nın İstanbul'da Sonbahar... Nedenini bilmiyorum, pek alakası yok aslında , sonbahar en hüzünlü mevsim olduğundan belki... Bundan yirmi beş yıl önce en büyük hayallerimden biri İstanbul'u görebilmekti. İstanbul'u görmeden, şehrin kokusunu duymadan ,onu konu eden bir roman okumak ne kadar eksik olurdu düşüncesi geçiyordu sık sık aklımdan, misal, Bulgaristan’da hâlâ yaşıyor olsaydım ve Beyoğlu Rapsodisi romanı elime düşseydi, kitaptaki İstanbul ruhunu asla hissedemezdim...

Bu anlamada sanırım romandan bir Fransız kadar keyif alamadım...Bazı romanları orijinal dilinde okumak, anlattıkları mekanlarda bulunmak, isteği uyandırıyor bende ve bu o romanlardan birisi. Fransız dilini bilmiyorum, fakat tınısı beni hiç rahatsız etmiyor, hatta dinlemeyi seviyorum...Hep merak ederim, bir bilmeyene Türkçe dilinin tınısı, nasıl gelir diye. Şu ana kadar pek olumlu cevap alamadım sorduklarıma, çok "ş"li bir tınıdan söz ediliyor, bana güzel geliyor, fakat benim merak ettiğim başka...Her neyse, Türkçenin tınısı, bana göre orta, fakat zenginlik konusunda, bence hiç bir dile birinciliği kaptırmayız ve bu anlamda Türkçe benim favori dilim, misal gücenmenin kaç farklı ifadesi var ; gücenmek, darılmak, alınmak, küsmek, kırılmak..

Konuyu yine saptırdım, Fransızları hafif kıskanır gibi oldum ( gülüyorum ), Paris çok güzel bir şehir olabilir, ama ben İstanbul'u seviyorum...

Türk Yazarlarını ,Türk insanını anlatan ve tanıdık mekanları okumak, kendime yakın bulduğum için, çok büyük keyif alıyorum.

Patrick Modiano'ya haksızlık etmek istemem katiyen, bence, çalakalem yazar gibi, güzel, çok doğal , hüzünlü ve hissedebildiğim bir roman yazmış...

14 Nisan 2017 Bursa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder