30 Mayıs 2024 Perşembe
GÜNAH KUYUMCULARI
Okuduğum tüm kitapların yazarları hakkında mutlaka bilgi edinirim, okuldan kalmış olan bu alışkanlığım, yıllarla birlikte, okur maceramda, olmazsa olmazlarımdan birine dönüşüvermiş.
Okumuş olduğu kitabın yazarının ismini bilmeyen birisiyle, sohbet etmekten katiyen haz almam…
Bu gün kitap günlüğümde Jim Topmhson ve Günah Kuyumcuları kitabından söz etmek istiyorum. Yazarın ismini hiç duymadım, ülkemizde de pek fazla tanınmıyor sanırım, dolayısıyla Yazarın biyografik bilgilerine ulaşmak kolay olmadı, benim için. İngilizce dilim çok iyi olmadığı için, yabancı sitelerde araştırma yaparken, Yazarı, isim benzerliğinden dolayı , başka biriyle karıştırdım. İlginç bir hayat hikayesiyle karşılaştım; Jim Topmhson 21 Mart 1906 yılında , Greenville,Delaware, ABD , zengin bir tekstilcinin beş çocuğundan en küçük oğlu olarak dünyaya gelmiş ve 1967
yılında, Bangkok’da günümüzde hâlâ sırrı çözülememiş esrarengiz şekilde
kaybolmuş… Doğum yılı ve isim tutunca ben kendimi bu hayat hikayesine kaptırdım, enteresan da geldi doğrusu, epeyce bilgi edindim
; casuslar, ipekler ve tasarımlar hakkında. Bir taraftan ısrarla Yazarın yazdığı kitapların kronolojisine ulaşmaya çalışıyordum, fakat nafile…Bir tuhaflık olduğunu hissettim ve araştırmalarıma devam ettim, nihayet “doğru “ Jim Topmhson’ın biyografik bilgilerine ulaştım. Böyle bir karışıklık yaşadım ve hatıralarımla işlemiş oldum.
Yazar Jim Topmhson’ın 27 Eylül 1906 Anadarko Oklahoma Eyaletinde dünyaya gelmiş ve 7 Nisan 1977 Hollywood , Kaliforniya’da hayata veda etmiş. Bu hayat hikayesi de oldukça ilginçti ve yanlış anlamadıysam, Robert Polito tarafından biyografik bir roman olarak kaleme alınmış. Bir şerifin oğlu olarak doğmuş Jim Topmhson, ancak babası görevden
atılınca, zor günler başlamış, aile Teksas’a taşınmış. Kısmen babasının sorunların bir sonucu olarak , daha çocuk yaşta Jim otellerde oda görevlisi olarak çalışmış ve gece hayatını, alkolü ve uyuşturucuyu çok genç tanımış. Petrol rafinerisinde, uçak fabrikasında çalışmış, seyyar satıcılık yapmış ve düşük ücretli işler arasında gazetecilik ve edebiyatla ilgili çalışmalar yaparak geçimini sağlamış. Yazdıkları, 1940 yıllarında Amerikan ve Fransız film yönetmenler tarafından keşfedilmiş , Stanley Kubrick ile birlikte iki senaryo yazmış ve romanlarından bazıları filmlere uyarlanmış. Anladığım kadarıyla Yazarın en ünlü romanı, İçimdeki Katil, aynı ad altında romandan uyarlanan film de çekilmiş.
Yazara bu kadar yer vermem, ilgimi fazlasıyla çekmiş olduğunun bir göstergesi…
Kitabın orijinal adı POP. 1280 ve yirminci yüzyılın başlarında Amerika’da küçük güney bir kasabada yaşananları konu alıyor. Kitabın ilk basımı 1964 yılında gerçekleşiyor, benim doğdum yıl, dolayısıyla bana bu durum oldukça nostaljik geldi.
Kahramanımız Nick Corey, kasabanın şerifidir ve romanın başlarında onu tembel, sünepe, yaramaz, pasif, hiçbir şeye yaramayan soytarı biri olarak tanıyoruz. Hafif hayal kırıklığına uğramıştım giriş sayfalarını okurken ve ilk mayın patladı…
Hemen hemen okuduğum her romanımın sayfaları içinde not ettiğim
bir şarkı vardır, bu romanın şarkısı da; Mayın Tarlası… Kendimi bir mayın tarlasında gibi hissettim çünkü okudukça. Çok ilginç bir kitaptı ve ben kesinlikle daha önce böyle ayırt edici konu ve anlatı okumadım; komik, ironi dolu, zekice, alaycı ve düşündürücü, insanın doğasındaki, şiddet eğilimi, cinneti ve karanlık yanlarını çok iyi yansıtmış bana göre Jim Thompson. Nick Corey, oldukça parlak bir kahraman ve romanın sonuna yaklaştıkça başlangıçta beklenenlerden ne kadar farklı bir karaktere dönüştüğünü ve benim sempatimi kazandığını hayretler içinde izledim. Mayınlar ardı ardına patlıyordu…
Kitapta pek çok konu işlenmiş; cinayet, evlilik, hile, kadınlar arasındaki sahte arkadaşlık, zina, spekülasyon, aşk, siyaset oyunları, ırkçılık, ensest…
Romanın türünü tam belirleyemedim, suç - gerilim olabilir , fakat kesinlikle bir başyapıt bana göre , çünkü Yazar en evrensel konulardan birini ele almış ve bunu çarpıcı ve canlı şekilde anlatabilmiş; dünyanın her yerinde ve her an yaşananların bir yansımasıydı okuduklarım, hatta bu gün ülkemizde yaşıyoruz hep birlikte, insan önemsiz dahi olsa ne pahasına olursa olsun mevkisini korumak için mücadele ediyor, güç ve para uğruna ise yapamayacağı yoktur.
Jim Thompson beni hakikaten çok şaşırttı, hiç böyle bir şey okumayı beklemiyordum, çok eğlendim ve bu durumun Atilla Tokatlı’nın mükemmel çevirisinin etkisi yadsınamaz.
Romanın kahramanlar çok canlı ve gerçekti, yazımın sonunda unutmamak için bazılarından biraz söz etmek istiyorum.
Kasabanın şerifi , baş kahramanımız Nick Corey kendi adından anlatıyor hikayeyi ve kendini şöyle tanımlıyor;
" Daha doğrusu, mecbur kalmadıkça, kötü düşünmemek isterim insanlar hakkında." Şerif, bölgesinde güven ve saygı köprüsünü oluşturması gerekiyor ve bu şerifin yöntemleri çok farklı…" Herkes birbirine benzese, dünya çekilmez bir hal alırdı." Düşüncesine sahip ve en sık kullandığı söz;" Haksızsın demiyorum, dikkat et, haklısın da diyemiyorum."
Şerifin sevdiği bir kadın var Amy, onu şöyle anlatıyor ;
"insanın yüreğini cendere gibi sıkan, sizde damgasını bırakan;anısını, kokusunu, tüm varlığını, nereye giderseniz gidin, üzerinde taşıdığınız bir yan var Amy'de."
Myra, şerifin karısıdır.
" Öyle bir durum çıkmıştı ki ortaya, ne hakikat üstesinden gelebilirdi, ne de yalan" işte böyle karmaşık bir durum sonucunda Myra ile evlenmek zorunda kalan şerif, karısından ve embesil kardeşi Lennie ‘den nefret ediyor.
Rose ise şerifin metresidir ;
" Müthiş bir dişi yanı var kabul, ama başka hiç bir şeyi yok; çaba olarak da uçarı ve delifişek, hatta biraz beyinsiz."
Bir “umumî helâ” sahnesi vardı romanda ki gülmekten koptum okurken.;Bu sahneyi özellikle yorumuma dahil ettim çünkü günümüzde çoktan , “ helâ” sözünü kullanımdan çıkarmış bulunduğumuzu hatırladım…
Son olarak, Günah Kuyumcuları , okuduğum iyi kara mizah romanlarından birisidir ve toplumsal eleştiri için güzel bir örnektir.
14 Ağustos 2016
Bursa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder