"
İnsan ya çocukken ya da çocukça âşık
olur, ötekiler aşkın taklididir" kim demişti hatırlamıyorum,
bu
söz bana yakın geldiği için hafızamın derinliklerinde kalmış olmalı.
Aşk
nedir?
Bu sorunun cevabı çok farklı olabiliyor. Neden mi ? Çünkü her insan aşkını kendine göre yaşar.
Geçenlerde
aile dostlarımızla, akşam yemeğimizi yemiş, çaylarımızı yudumlarken, aniden
sorulan Aşk
nedir ? sorusunu oturduğumuz sıraya göre, saniye bile düşünmeden,
o
anki ruh hallerimize göre cevapladık . Birisi hayali yedi kişiydik ve yedi
farklı cevap geldi.Bir
altı kişi daha olsaydı, sanırım bir altı farklı cevap daha
gelecekti.
*Aşk
anlatılamaz, yaşanır.
* Seversin
kavuşamazsın, aşk olur.
* Aşk,
tek kişilik bir yanılsama.
*Aşk,
bir kızı yatağa götürene kadardaki süreçte yaşananlar.
*
Aşk fedakarlıktır.
*
Aşk, insanın ayaklarını yerden kesen ve bulutların üstüne götüren
duygu.
*
Aşk,insana obsesif zamanlar yaşatan en yüce duygumuzdur Yaradan'ın bize
bahşettiği.
İnsanlar
ve farklılıklar, dipsiz bir konu...
Toni
Morisson uzun süredir, okumak istediğim yazarlar listesinde yer
alıyordu.
Aşk
nedir? sorusunun, cevabını bir de Morisson'dan merak ettim ve kitabın
sayfalarında bulmaya çalıştım.
25
Nisan 2012 tarihinde devrettim Yazarın, AŞK ,isimli romanını. Son sayfayı
okuduktan ve kitabı kapattıktan sonra, üzerimden ağır bir yük atmışım gibi
hissettim.Bu küçücük ( 240 sayfa) kitabı okumam, oldukça uzun sürdü . Karamsar
ve karışık bir kurgunun içinde buldum kendimi. Roman sona yaklaştıkça pek çok
taş yerine otursa da, bir
şeyler eksik kaldı.
Toni Morrison okumak için (artık? belki ?) yeterince akıllı değilim, düşüncesi takip etti bu kitap okur maceramı.
Bana
göre, okunması kolay bir hikaye değildi. Aşk
karmaşıklığı, insan ilişkileri, aile, ihanet, masumiyet, nefret, dostluk gibi
konuları işlemeye çalışmış Yazar, fakat
ben tam olarak anlayamadım pek çok şeyi.
Tekrar
okumaya başlasam aynı romanı, sanki bazı konuları daha iyi anlayabilirim gibime
geldi , şu an bu satırları yazarken, fakat kendimde, ne o enerjiyi, ne de
o isteği bulabileceğimi sanmıyorum.
Kitabı okurken, bir ilk roman taslağı okuduğumu, hissinden kurtulamadım. Daha önce puzzle'a benzettiğim romanlar okumuştum, ama bilmece-romana henüz rastlamamıştım. Toni Morisson'un ,AŞK, romanın bir bilmece gibi geldi bana âdeta. Sözler, kime ait olduğunu anlamaya çalışırken, pek çok paragrafı tekrar okurken buldum kendimi ve bu oldukça sıkıcıydı.
Yine
de romanın şiirsel üslubunda çekicilik vardı ve ben sonuna kadar
okuyabildim.
Morrison,
beni, tanımadığım, bir başka dünyaya götürdü. Belki de onu tam olarak
anlayamamamın asıl neden buydu.
"Goğrafya
kaderdir" demiş İbni Haldun, doğduğumuz farklı coğrafyalar, Toni
Morisson'u anlayamayışımın en önemli engeliydi galiba.
AŞK romanın, merkezi figür, ölmüş olan, iyi bir kötü adam Bill Cosey. Cosey karizmatik, girişimci otel sahibi ve ona bağlı bir çok kadının hikayesinden oluşuyor kurgu. Bu kadınların hayatlarında onun etkisi, yavaş yavaş PORTRE, DOST,YABANCI, VELİNİMET, ÂŞIK, KOCA, KORUYUCU, BABA ve HAYALET başlıklı dokuz bölümde, ortaya konmaktadır.
Toni
Morrison, bu kısacık romanda, aşktan öte, bana göre, bir ailenin öykü örgüsü
içinde, sevginin çok yönlü doğasını araştırıyor. Hikayeyi üçüncü kişi anlatıyor
olsa da, birinci şahıs tarafından ve italik yazılan bölümler de vardı. Hikayeye
hareket ve canlılık veren aynı zamanda ışık tutan bu bölümler, L' tarafından
anlatılmış. L' kim ? Otelde aşçı olarak çalışmış, gerçek ismi verilmemiş ve
yaşananlarda önemli rol almış bir kadın.Ben okurken L' ( Love) gelen bir harf
olduğunu düşündüm.
Cosey'in
torunu Christine ve Cosey'in ikinci karısı Heed, aynı yaşta, birbirine tutulmuş
çocukluk arkadaşları. Hikaye onların yaşanmışlıkların etrafında kurgulanmış.
Onları böyle anlatmış Toni Morisson;
“
Çocukların
şu ansızın birbirine tutuluvermeleri…Hemen o anda, tanıştırılmadan filan.Oysa
yetişkinler buna pek rağbet etmez, çünkü onlar bir çocuğun aksine, kendilerinden
daha muhteşem bir şeyin var olduğunu hayal bile edemezler, buna bağlı olarak da
saygıyla bağımlılığı birbirine karıştırırlar"
Romanın işlediği diğer temalar , cinsellik ve cinsel şiddetti. Şiddetin içinde, geleneksel rolü oynayan erkeklik ve onun sorgulanması . Bir partide, toplu tecavüze uğramış, genç kızı anlatan hayli ezici bir sahne var. Bu sahneyi, okumak zor olsa da , sonuçta hayatın gerçek karelerden birisiydi. O kızı oradan kurtaran Romen, hikayenin , Junior ile birlikte, üçüncü kuşak genç kahramanlardan birisiydi.
Aşk ve sevgiyi birbirine karıştırmış Toni Morisson...
Her
ne kadar kesin sınırlar çizemesem de, sevgi, bana göre, çok daha kalıcı ve çok
daha derin bir duygudur.
Her
insan, aşkını, kendine göre ve hayal gücüne mütevazi olarak yaşar.
“
Hayal gücünden yoksun olan insanlar, aşk sözcüğünün gerçek anlamını,
seksle besler- aşkın soytarısıyla” diyor Toni Morisson
Romanda güzel pasajlar vardı ve zaman zaman her şeye rağmen okumaktan keyif aldığımı söylemeliyim.
Bu kitap okur maceramı anlatmadan önce Bob Marley'in sevdiğim bir şarkısına yer verdim, Bob Marley'in sözleriyle noktalamak geldi içimden;
"İlk bakışta âşık oldun oldun adamım, yoksa
ikinci bakışta kimin ne mal olduğunu anlarsın"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder